Translation meaning & definition of the word "agreement" into Turkish language

noun

1. The statement (oral or written) of an exchange of promises

• "They had an agreement that they would not interfere in each other's business"

• "There was an understanding between management and the workers"

synonym:
• agreement
,
• understanding

1. Söz alışverişinin ifadesi (sözlü veya yazılı)

• "Birbirlerinin işine karışmayacakları konusunda anlaşmışlardı"

• "Yönetim ve işçiler arasında bir anlayış vardı"

eşanlamlı:
• anlaşma
,
• anlayış

2. Compatibility of observations

• "There was no agreement between theory and measurement"

• "The results of two tests were in correspondence"

synonym:
• agreement
,
• correspondence

2. Gözlemlerin uyumluluğu

• "Teori ve ölçüm arasında bir anlaşma yoktu"

• "Iki testin sonuçları yazışmalardaydı"

eşanlamlı:
• anlaşma
,
• yazışma

3. Harmony of people's opinions or actions or characters

• "The two parties were in agreement"

synonym:
• agreement
,
• accord

3. İnsanların görüşlerinin, eylemlerinin veya karakterlerinin uyumu

• "Iki taraf da aynı fikirdeydi"

eşanlamlı:
• anlaşma
,
• uzlaşma

4. The thing arranged or agreed to

• "They made arrangements to meet in chicago"

synonym:
• agreement
,
• arrangement

4. Ayarlanan veya kabul edilen şey

• "Chicago'da buluşmak için düzenlemeler yaptılar"

eşanlamlı:
• anlaşma
,
• aranjman

5. The determination of grammatical inflection on the basis of word relations

synonym:
• agreement
,
• concord

5. Kelime ilişkileri temelinde dilbilgisel bükülmenin belirlenmesi

eşanlamlı:
• anlaşma
,
• uzlaşma

6. The verbal act of agreeing

synonym:
• agreement

6. Sözlü anlaşma

eşanlamlı:
• anlaşma

Examples of using

We're all in agreement about that.

Bu konuda hepimiz uzlaşma içindeyiz.

We're all in agreement about that.

Bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.

We have already reached an agreement.

Biz zaten bir anlaşmaya vardık.

I'm glad we reached an agreement.

Bir anlaşmaya vardığımıza sevindim.

I'm glad the two of you are in agreement.

Siz ikinizin hemfikir olduğuna memnun oldum.

They divorced by mutual agreement.

Onlar karşılıklı anlaşmayla boşandılar.

We have an agreement.

Bizim bir anlaşmamız var.

They told Tom that he had to sign a nondisclosure agreement.

Onlar Tom'a bir gizlilik anlaşması imzaladığını söylediler.

Tom has welshed on the agreement.

Tom anlaşma şartlarına uymadı.

Tom and Mary failed to reach an agreement.

Tom ve Mary bir anlaşmaya varamadılar.

Tom and Mary reached an agreement.

Tom ve Mary bir anlaşmaya vardılar.

I think it's time for us to come to an agreement.

Sanırım bir anlaşmaya varmamızın zamanıdır.

The Indians were not happy with this agreement.

Hintliler bu anlaşmadan mutlu değillerdi.

Monroe and Pinkney had signed the agreement.

Monroe ve Pinkney anlaşmayı imzalamıştı.

Britain refused to be part of the agreement.

İngiltere anlaşmanın parçası olmayı reddetti.

President Johnson rejected the agreement.

Başkan Johnson anlaşmayı reddetti.

He urged them to come to an agreement.

Onları anlaşmaya teşvik etti.

They wanted to sign the agreement first.

Öncelikle anlaşmayı imzalamak istiyorlardı.

You really should get this agreement down in writing.

Gerçekten bu anlaşmayı yazılı olarak kayıt altına almanız gerekir.

She took what he said as meaning agreement.

O, onun söylediğini anlaşma olarak aldı.