Translation meaning & definition of the word "afford" into Turkish language
Türk diline "afford" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı
English⟶Turkish
Afford
[Yasaklamak]/əfɔrd/
verb
1. Be able to spare or give up
- "I can't afford to spend two hours with this person"
- synonym:
- afford
1. Vazgeçebilir veya vazgeçebilir
- "Bu kişiyle iki saat geçirmeyi göze alamam"
- eşanlamlı:
- parasını ödemek
2. Be the cause or source of
- "He gave me a lot of trouble"
- "Our meeting afforded much interesting information"
- synonym:
- yield ,
- give ,
- afford
2. Nedeni veya kaynağı olun
- "Bana çok sorun çıkardı"
- "Buluşmamız çok ilginç bilgiler verdi"
- eşanlamlı:
- kazanç ,
- vermek ,
- parasını ödemek
3. Have the financial means to do something or buy something
- "We can't afford to send our children to college"
- "Can you afford this car?"
- synonym:
- afford
3. Bir şey yapmak veya bir şey satın almak için finansal araçlara sahip olun
- "Çocuklarımızı üniversiteye göndermeyi göze alamayız"
- "Bu arabayı karşılayabilir misin?"
- eşanlamlı:
- parasını ödemek
4. Afford access to
- "The door opens to the patio"
- "The french doors give onto a terrace"
- synonym:
- afford ,
- open ,
- give
4. Erişimi olmak
- "Kapı verandaya açılıyor"
- "Fransız kapıları terasa açılır"
- eşanlamlı:
- parasını ödemek ,
- açmak ,
- vermek
Examples of using
Tom can't afford to buy a new car.
Tom'un yeni bir araba satın almaya gücü yetmez.
We can't afford this.
Bunu göze alamayız.
How much can you afford to lose?
Ne kadar kaybetmeyi göze alabilirsin?