Translation meaning & definition of the word "advised" into Turkish language

adjective

1. Having the benefit of careful prior consideration or counsel

• "A well-advised delay in carrying out the plan"

synonym:
• well-advised
,
• advised

1. Önceden dikkatli bir şekilde değerlendirme veya danışmandan faydalanmak

• "Planı gerçekleştirmede iyi tavsiye edilen bir gecikme"

eşanlamlı:
• iyi tavsiye almış
,
• düşünceli

2. Having received information

• "Be kept advised"

synonym:
• advised

2. Bilgi aldıktan

• "Tavsiye edilmek"

eşanlamlı:
• düşünceli

Examples of using

Tom advised us not to do that.

Tom onu yapmamamızı tavsiye etti.

Tom advised me to go there.

Tom oraya gitmemi tavsiye etti.

Tom advised Mary to take her umbrella with her.

Tom Mary'ye şemsiyesini yanına almasını tavsiye etti.

Tom advised Mary to stop drinking.

Tom Mary'ye içmeyi bırakmasını tavsiye etti.

Tom advised Mary not to leave her windows open at night.

Tom Mary'ye pencereleri gece açık bırakmamasını tavsiye etti.

Tom advised Mary not to go.

Tom Mary'ye gitmemesini tavsiye etti.

Tom advised Mary not to go out after dark.

Tom Mary'ye hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını tavsiye etti.

Tom advised caution.

Tom dikkat tavsiye etti.

I advised Tom not to go out after dark.

Tom'a hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını tavsiye ettim.

I advised Tom not to eat the shrimp.

Tom'a karides yememesini tavsiye ettim.

Tom advised Mary to leave as soon as possible.

Tom Mary'ye mümkün olduğunca erken ayrılmasını tavsiye etti.

Tom advised Mary to go to see a doctor.

Tom Mary'ye doktora gitmesini tavsiye etti.

Tom advised Mary to buy that car.

Tom Mary'ye o arabayı almasını tavsiye etti.

Tom advised Mary not to go there by herself.

Tom Mary'ye oraya tek başına gitmemesini tavsiye etti.

I don't know what Tom advised you to do, but I'd suggest that you don't tell Mary about it.

Tom'un ne yapmanı tavsiye ettiğini bilmiyorum fakat ondan Mary'ye bahsetmemeni öneririm.

You were advised.

Sana tavsiye edildi.

Keep me advised.

Beni haberdar et.

She advised her not to go there by herself.

O, ona, oraya tek başına gitmemesini tavsiye etti.

She advised her not to go.

Ona gitmemesini tavsiye etti.

He advised him not to go.

Ona gitmemesini tavsiye etti.