Translation meaning & definition of the word "advise" into Turkish language

verb

1. Give advice to

• "The teacher counsels troubled students"

• "The lawyer counselled me when i was accused of tax fraud"

synonym:
• rede
,
• advise
,
• counsel

1. Nasihat vermek

• "Öğretmen sorunlu öğrencilere danışmanlık yapar"

• "Vergi sahtekarlığı ile suçlandığımda avukat bana danışmanlık yaptı"

eşanlamlı:
• kıssa
,
• nasihat etmek
,
• nasihat

2. Inform (somebody) of something

• "I advised him that the rent was due"

synonym:
• advise
,
• notify
,
• give notice
,
• send word
,
• apprise
,
• apprize

2. Bir şeyi bilgilendirmek (birini)

• "Ona kiranın vadesi geldiğini tavsiye ettim"

eşanlamlı:
• nasihat etmek
,
• bildirmek
,
• önceden haber vermek
,
• bir mesaj geçmek
,
• bilgi vermek
,
• apprize etmek

3. Make a proposal, declare a plan for something

• "The senator proposed to abolish the sales tax"

synonym:
• propose
,
• suggest
,
• advise

3. Bir teklif yapın, bir şey için plan yapın

• "Senator satış vergisini kaldırmayı önerdi"

eşanlamlı:
• önermek
,
• nasihat etmek

Examples of using

I asked Tom what he'd advise.

Tom'a ne tavsiye edeceğini sordum.

I advise that you do as I want.

İstediğim gibi yapmanı tavsiye ediyorum.

I strongly advise you to use this.

Bunu kullanmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

I strongly advise you to take this medicine right away.

Bu ilacı derhal kullanmanı şiddetle tavsiye ediyorum.

I strongly advise you to reconsider.

Tekrar düşünmeni şiddetle tavsiye ediyorum.

I strongly advise you not to do that.

Onu yapmamanı şiddetle tavsiye ediyorum.

I strongly advise you let Tom handle this.

Tom'un bununla başa çıkmasına izin vermeni şiddetle tavsiye ediyorum.

I like to advise people.

İnsanlara yol göstermeyi severim.

I like to advise people.

İnsanlara tavsiye vermeyi severim.

I advise customers.

Müşterilere tavsiyede bulunurum.

What do you advise me?

Bana ne tavsiye edersin?

I advise you to listen to your doctor.

Doktorunu dinlemeni tavsiye ederim.

I advise you not to borrow money from your friends.

Arkadaşlarından borç para almamanı tavsiye ederim.

He has no friends to advise him.

Ona tavsiyede bulunacak hiç arkadaşı yok.

He will advise you on that matter.

O, o konuda sana nasihat edecek.

I advise you to give up drinking.

İçki içmeyi bırakmanı tavsiye ederim.

Did you advise him to go to the police?

Onun polise gitmesini tavsiye ettin mi?

I advise you not to go.

Gitmemeni tavsiye ederim.

I advise you to be punctual.

Size dakik olmanızı tavsiye ederim.

I'll do as you advise.

Tavsiye ettiğiniz gibi yapacağım.