Translation meaning & definition of the word "account" into Turkish language

noun

1. A record or narrative description of past events

• "A history of france"

• "He gave an inaccurate account of the plot to kill the president"

• "The story of exposure to lead"

synonym:
• history
,
• account
,
• chronicle
,
• story

1. Geçmiş olayların bir kayıt veya anlatı açıklaması

• "Fransa'nın tarihi"

• "Başkanın öldürülmesi planının yanlış bir hesabını verdi"

• "Kurşuna maruz kalma hikayesi"

eşanlamlı:
• tarih
,
• hesap
,
• kronik
,
• hikâye

2. A short account of the news

• "The report of his speech"

• "The story was on the 11 o'clock news"

• "The account of his speech that was given on the evening news made the governor furious"

synonym:
• report
,
• news report
,
• story
,
• account
,
• write up

2. Haberlerin kısa bir açıklaması

• "Konuşmasının raporu"

• "Hikaye saat 11 haberlerindeydi"

• "Akşam haberlerinde verilen konuşmasının anlatımı valiyi öfkelendirdi"

eşanlamlı:
• rapor
,
• haber raporu
,
• hikâye
,
• hesap
,
• kaleme almak

3. A formal contractual relationship established to provide for regular banking or brokerage or business services

• "He asked to see the executive who handled his account"

synonym:
• account
,
• business relationship

3. Düzenli bankacılık veya aracılık veya iş hizmetleri sağlamak için kurulmuş resmi bir sözleşme ilişkisi

• "Hesabını idare eden yöneticiyi görmek istedi"

eşanlamlı:
• hesap
,
• iş ilişkisi

4. A statement that makes something comprehensible by describing the relevant structure or operation or circumstances etc.

• "The explanation was very simple"

• "I expected a brief account"

synonym:
• explanation
,
• account

4. İlgili yapıyı, işleyişi veya koşulları vb. tanımlayarak bir şeyi anlaşılır kılan bir ifade.

• "Açıklama çok basitti"

• "Kısa bir hesap bekliyordum"

eşanlamlı:
• açıklama
,
• hesap

5. Grounds

• "Don't do it on my account"

• "The paper was rejected on account of its length"

• "He tried to blame the victim but his success on that score was doubtful"

synonym:
• score
,
• account

5. Sebep

• "Bunu benim hesabımda yapma"

• "Kağıt uzunluğu nedeniyle reddedildi"

• "Kurbanı suçlamaya çalıştı ama bu konudaki başarısı şüpheli"

eşanlamlı:
• skor
,
• hesap

6. Importance or value

• "A person of considerable account"

• "He predicted that although it is of small account now it will rapidly increase in importance"

synonym:
• account

6. Önem veya değer

• "Önemli bir hesap sahibi"

• "Şimdi küçük bir hesaba sahip olmasına rağmen, önemini hızla artıracağını öngördü"

eşanlamlı:
• hesap

7. A statement of recent transactions and the resulting balance

• "They send me an accounting every month"

synonym:
• account
,
• accounting
,
• account statement

7. Son işlemlerin bir beyanı ve ortaya çıkan bakiye

• "Her ay bana bir muhasebe gönderiyorlar"

eşanlamlı:
• hesap
,
• muhasebe
,
• hesap özeti

8. The act of informing by verbal report

• "He heard reports that they were causing trouble"

• "By all accounts they were a happy couple"

synonym:
• report
,
• account

8. Sözlü raporla bilgilendirme eylemi

• "Sorun yarattıklarına dair raporlar duydu"

• "Bütün hesaplara göre mutlu bir çiftti"

eşanlamlı:
• rapor
,
• hesap

9. An itemized statement of money owed for goods shipped or services rendered

• "He paid his bill and left"

• "Send me an account of what i owe"

synonym:
• bill
,
• account
,
• invoice

9. Gönderilen mallar veya verilen hizmetler için borçlu olunan ayrıntılı bir para beyanı

• "Faturasını ödedi ve gitti"

• "Bana borcumun hesabını ver"

eşanlamlı:
• fatura
,
• hesap

10. The quality of taking advantage

• "She turned her writing skills to good account"

synonym:
• account

10. Avantaj elde etmenin kalitesi

• "Yazma becerilerini iyi bir hesaba çevirdi"

eşanlamlı:
• hesap

verb

1. Be the sole or primary factor in the existence, acquisition, supply, or disposal of something

• "Passing grades account for half of the grades given in this exam"

synonym:
• account

1. Bir şeyin varlığı, edinilmesi, tedarik edilmesi veya bertaraf edilmesinde tek veya birincil faktör olun

• "Geçiş notları bu sınavda verilen notların yarısını oluşturur"

eşanlamlı:
• hesap

2. Keep an account of

synonym:
• account
,
• calculate

2. Hesap vermek

eşanlamlı:
• hesap
,
• hesaplamak

3. To give an account or representation of in words

• "Discreet italian police described it in a manner typically continental"

synonym:
• report
,
• describe
,
• account

3. Bir hesap veya kelimelerle temsil vermek

• "Discreet i̇talyan polisi tipik olarak kıtasal bir şekilde tanımladı"

eşanlamlı:
• rapor
,
• tarif etmek
,
• hesap

4. Furnish a justifying analysis or explanation

• "I can't account for the missing money"

synonym:
• account
,
• answer for

4. Haklı bir analiz veya açıklama yapın

• "Kaybolan parayı hesaba katamam"

eşanlamlı:
• hesap
,
• sorumlu olmak

Examples of using

Tom doesn't have a savings account.

Tom'un bir tasarruf hesabı yok.

Tom deposited three hundred dollars in his saving account.

Tom tasarruf hesabına üç yüz dolar yatırdı.

Tom deleted his Facebook account.

Tom facebook hesabını sildi.

How much is in your checking account?

Çek hesabın ne kadar?

How much is left in your savings account?

Tasarruf hesabında ne kadar kaldı?

I'd like to put some money into my account.

Hesaba biraz para koymak istiyorum.

I deleted my Facebook account.

Facebook hesabımı sildim.

I opened a checking account.

Bir çek hesabı açtım.

Why don't you open a savings account?

Neden bir birikim hesabı açmıyorsun?

I like to check my Facebook account.

Facebook hesabımı kontrol etmeyi severim.

In judging his work, we must take his lack of experience into account.

İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

Tom deposited some money in his savings account just yesterday.

Tom sadece dün tasarruf mevduadına biraz para yatırdı.

Tom adds a little money to his savings account each month.

Tom her ay tasarruf hesabına biraz para ekliyor.

Tom deposited 1,000 dollars in his saving account.

Tom tasarruf hesabına 1.000 dolar yatırdı.

Do you have a Facebook account?

Bir Facebook hesabınız var mı?

Do you have a Twitter account?

Twitter hesabın var mı?

His account of the accident agrees with yours.

Onun kazayla ilgili ifadesi sizinkiyle uyuşuyor.

Her account of the incident agrees with yours.

Onun olayla ilgili açıklaması sizinki ile uyuyor.

My Twitter account is suspended because of spamming.

Çok kişiye istenmeyen e posta gönderdiğim için Twitter hesabım askıya alındı.

My Twitter account is suspended because of spamming.

Twitter hesabım spamden dolayı askıya alındı.