Translation meaning & definition of the word "absorbed" into Turkish language

adjective

1. Giving or marked by complete attention to

• "That engrossed look or rapt delight"

• "Then wrapped in dreams"

• "So intent on this fantastic...narrative that she hardly stirred"- walter de la mare

• "Rapt with wonder"

• "Wrapped in thought"

synonym:
• captive
,
• absorbed
,
• engrossed
,
• enwrapped
,
• intent
,
• wrapped

1. Tam dikkat ile vermek veya işaretlemek

• "Boğaz görünüm ya da zevk verdi"

• "Sonra rüyalara sarıldı"

• "Bu fantastik üzerine o kadar niyetli...nerede ki pek karıştırmadığını"- walter de la mare

• "Mucizeyle uyumuşum"

• "Düşünceye sarılmış"

eşanlamlı:
• esir
,
• dalmış
,
• meşgul
,
• sarılmış
,
• niyet

2. Retained without reflection

• "The absorbed light intensity"

synonym:
• absorbed

2. Yansıma olmadan muhafaza

• "Emilen ışık yoğunluğu"

eşanlamlı:
• dalmış

Examples of using

Tom seems to be absorbed in thought.

Tom düşünceye dalmış gibi görünüyor.

He is absorbed in his research.

O, araştırmasına dalmış.

She was absorbed in reading comic books.

Çizgi romanlar okumaya dalmıştı.

She was absorbed in her work.

O, tüm dikkatini işine verdi.

She is absorbed in her study.

O, tüm dikkatini işine verir.

She is absorbed in rock music.

O, rock müzikle meşgul.

She was absorbed in the video.

O, videoya daldı.

She was absorbed in reading the magazine.

Dergiyi okumaya dalmıştı.

He is absorbed in reading detective novels.

Dedektif romanlarını okumaya daldı.

He was absorbed in deep thought.

Derin düşüncelere daldı.

He is absorbed in his work.

O tüm dikkatini işine vermiş.

He was completely absorbed in his work.

Tamamen işine dalmıştı.

Small businesses are often absorbed by a major company.

Küçük işletmeler genellikle büyük bir şirket tarafından sömürülürler.

Small business are often absorbed by a major company.

Küçük işletmeler genellikle büyük bir şirket tarafından sömürülürler.

He is completely absorbed in his business.

O, tamamen işine dalmış.

He was absorbed in a computer game.

Tüm dikkatini bilgisayar oyunlarına verdi.

He was absorbed in the book.

O, tüm dikkatini kitaba vermişti.

I was absorbed in reading a novel.

Bir roman okumakla meşguldüm.

He was absorbed in reading when I visited him.

Onu ziyaret ettiğimde kitap okumaya dalmıştı.

His work absorbed all his energies.

Onun işi bütün enerjisini çekti.