Translation meaning & definition of the word "absence" into Turkish language

noun

1. The state of being absent

• "He was surprised by the absence of any explanation"

synonym:
• absence

1. Yok olma durumu

• "Herhangi bir açıklama yapılmadığı için şaşırdı"

eşanlamlı:
• devamsızlık

2. Failure to be present

synonym:
• absence

2. Bulunmama

eşanlamlı:
• devamsızlık

3. The time interval during which something or somebody is away

• "He visited during my absence"

synonym:
• absence

3. Bir şeyin veya birinin uzak olduğu zaman aralığı

• "Benim yokluğum sırasında ziyaret etti"

eşanlamlı:
• devamsızlık

4. The occurrence of an abrupt, transient loss or impairment of consciousness (which is not subsequently remembered), sometimes with light twitching, fluttering eyelids, etc.

• Common in petit mal epilepsy

synonym:
• absence
,
• absence seizure

4. Ani, geçici bir kayıp veya bilinç bozukluğu (daha sonra hatırlanmayan), bazen ışık seğirmesi, çırpınan göz kapakları vb.

• Petit mal epilepsisinde yaygındır

eşanlamlı:
• devamsızlık
,
• nöbet geçirme

Examples of using

A Mr. West called in your absence.

Siz yokken Bay West adında birisi sizi aradı.

Tom applied for a leave of absence.

Tom izin için başvurdu.

After a long absence, she returned home.

Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.

After a long absence, he returned home.

Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.

Peace is not the absence of violence but the presence of justice.

Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır.

Should he call me in my absence, please tell him that I will call him back.

Ben yokken o beni ararsa, lütfen onu tekrar arayacağımı ona söyle.

Mr. Brown is in charge of the business in the absence of the manager.

Bay Brown yöneticinin yokluğunda işten sorumludur.

She asked me to look after her baby in her absence.

Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.

Don't say such a thing in her absence.

Onun yokluğunda böyle bir şey söyleme.

I was not aware of her absence.

Onun yokluğunun farkında değildim.

Few people noticed her absence from the party.

Çok az kişi onun partideki yokluğunu fark etti.

His absence was due to the storm.

Onun yokluğu fırtına yüzündendi.

He came to see me during my absence.

Benim yokluğumda beni görmeye geldi.

He came to school after a long absence.

Uzun bir yokluktan sonra okula geldi.

Nobody noticed her absence.

Hiç kimse onun yokluğunu farketmedi.

My boss called me down for frequent absence from work.

Patronum sık sık işe gelmediğim için beni azarladı.

His absence gave birth to all sorts of rumors.

Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.

He excused his absence.

O, onun yokluğunu bağışladı.

His absence was due to illness.

Onun yokluğu hastalıktan dolayı idi.

You are doubtless aware of his absence.

Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.