Lingvanex Tranalator

Translator for


translation app

Lingvanex - your universal translation app

Translator for

Download For Free

Translation meaning & definition of the word "able" into Turkish language

Türk diline "able" kelimesinin çeviri anlamı ve tanımı

EnglishTurkish

Able

[Yetenekli]
/ebəl/

adjective

1. (usually followed by `to') having the necessary means or skill or know-how or authority to do something

  • "Able to swim"
  • "She was able to program her computer"
  • "We were at last able to buy a car"
  • "Able to get a grant for the project"
    synonym:
  • able

1. (genellikle `gotto' tarafından takip edilir) bir şey yapmak için gerekli araçlara veya beceriye veya know-how veya yetkiye sahip olmak

  • "Yüzebiliyor olmak"
  • "Bilgisayarını programlayabildi"
  • "Biz sonunda bir araba satın alabildik"
  • "Proje için hibe alabiliyorum"
    eşanlamlı:
  • yetenekli

2. Have the skills and qualifications to do things well

  • "Able teachers"
  • "A capable administrator"
  • "Children as young as 14 can be extremely capable and dependable"
    synonym:
  • able
  • ,
  • capable

2. İşleri iyi yapmak için beceri ve niteliklere sahip olmak

  • "Uygun öğretmenler"
  • "Yetkin bir yönetici"
  • "14 yaşından küçük çocuklar son derece yetenekli ve güvenilir olabilir"
    eşanlamlı:
  • yetenekli

3. Having inherent physical or mental ability or capacity

  • "Able to learn"
  • "Human beings are able to walk on two feet"
  • "Superman is able to leap tall buildings"
    synonym:
  • able

3. Doğal fiziksel veya zihinsel yetenek veya kapasiteye sahip olmak

  • "Öğrenilebilir" demek"
  • "İnsanlar iki ayak üzerinde yürüyebilirler"
  • "Superman yüksek binalardan sıçrayabilir"
    eşanlamlı:
  • yetenekli

4. Having a strong healthy body

  • "An able seaman"
  • "Every able-bodied young man served in the army"
    synonym:
  • able
  • ,
  • able-bodied

4. Güçlü ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak

  • "Yetkin bir denizci"
  • "Herkesin vücut sahibi genç adam orduda görev yaptı"
    eşanlamlı:
  • yetenekli
  • ,
  • sağlam

Examples of using

Tom might be able to persuade the others to help us.
Tom bize yardım etmesi için diğerlerini ikna edebilir.
Tom might be able to help.
Tom yardım edebilir.
Tom might be able to do better if we gave him more time.
Tom ona biraz daha zaman verirsek daha iyisini yapabilir.